Kemer sahilde çay bahçesinde geçenlerde çayımızı yudumlarken yan masadaki Suriyeli bir aile dikkatimi çekti. Ailecek gelmişler çaylarını yudumluyorlar, bir şeyler atıştırıyorlar. Aralarındaki sohbet koyu. Ne konuştuklarını anlamıyorum ama derin konuları konuştukları belli. Belki de geride bıraktıkları evlerini, dostlarını, işlerini güçlerini konuşuyorlar. " İstenmediğimiz bu yörelerden çekipülkemize mi, yurdumuza mı dönsek, yoksa , çocuklarımızın geleceği için bu güzel ülkede herşeye rağmen kalsak mı ?" diye tartışıyorlardı.
Onları izlerken yıllar önce İstanbul Ortaköy Cami yanında bir gençle yaptığım sohbet aklıma geldi. Kıyıdaki çay bahçelerinden birinde çayımızı yudumladıktan sonra boğazın, Ortaköy Camisinin vs. fotoğraflarını çekerken çay bahçesinde çalışanlardan bir genç yanıma yaklaşarak, “Bu muhteşem boğaz ve cami manzarası önünde sizin fotoğraflarınızı çekeyim.” Demişti. “Çek bakalım” demiştim. Çektikten sonra sohbete koyulduk. Türkçeyi aksanlı ama gayet güzel konuşuyordu. Güneş yanığı yüzü, gülen gözleri, sempatik bakışları vardı . “Nerelisin ?” diye sordum. “ Suriyeliyim. Afrin’den .Altı yıl oldu geleli.” Diye yanıt verdi ve sonra ben sordum o yanıtladı içtenlikle. Adı Süleyman’mış. Kürt’müş. Aile bireylerinin, akrabalarının kimi Halep, kimi Afrin, Kobani, kimi de Mardin gibi illerimizde yaşıyormuş. “Burası bizim artık. Burada oturacağız. Türkiye'ye teşekkür ediyoruz. Çok güzel bir yer. Türkiye oralara da yardım ediyor. Suriye’de savaş biterse belki dönebiliriz, ama gitmek istemeyiz. Bir sıkıntımız yok. Beraber yaşayıp gidiyoruz. Burada haddinden fazla Suriyeli var. Burada bize iş çok. Tabii bizim yüzümüzden Türk vatandaşlarından işsiz kalanlar oluyor…” Türklerin Suriyelilere karşı tutumunu sordum. “Türkler bizim kardeşimiz. Belki bizim iyiliğimiz için diyorlar. Siz gençsiniz, kadın değilsiniz, kız değilsiniz, elinize silah alın gidin ülkenizi kurtarın. Neden kaçıp buralara geldiniz, diyorlar. Onlara katılıyorum tabi onlar da haklı. Diyelim burada savaş olsa Türk Milleti kaçıp bir yere gitmez, ülkesi için savaşır. Osmanlılar zamanında bizim dedelerimiz de Türklerle beraber cephelerde, Çanakkale’de savaştılar..” Sohbeti cep telefonum ile videoya çektiğimi gören birkaç kişi de çevremize toplandığını görünce sordum. Hepsi Suriyeliymiş.. ..
Türkiye’ye sığınan ve sayıları giderek artan Suriyelilere ilişkin bugün de kamuoyunda farklı yorumlar, farklı değerlendirmeler var. Suriyelilere hoşgörü ile bakanlar da var, tepki gösterenler de, kaygılı olanlar . Tepkiler , kaygılar giderek artıyor. Konu siyasilerin gündeminde. Medyanın gündeminde. İktidar soruna çözüm arayışı içinde. Suriyelilerin, gönüllü, güvenli ve onurlu bir şekilde yurtlarına dönmelerini istiyor. Ülkelerinde hayatlarını huzur ve refah içinde ettirebilmeleri için uluslararası toplumun işbirliğinde bulunmasını arzuluyor. Öte yandan, Avrupa ülkeleri de tepkili kaygılı. Sığınmacıların Türkiye üzerinden Avrupa ülkelerine yayılmalarını istemiyorlar.
Suriye ne zaman, nasıl huzura, istikrara kavuşur meçhul. Bu amaca yönelik uluslararası girişimlerin nasıl sonuç vereceği meçhul. Türkiye - Suriye arasındaki ilişkilerin normalleşmesi çabaları nasıl sonuçlanır meçhul. Bu koşullarda içimizdeki Suriyelilerin ne kadarı ülkelerine geri döner, ne kadarı ülkemizde kalır o da meçhul. Ortaköy’de sohbet ettiğim Suriyeliler de, Kemer sahilinde çay bahçesinde gördüğüm Suriyeli aile de ülkemize sığınmak zorunda kalan bu talihsiz insanlardan sadece birkaçı. Yardım elini uzattığımız insanlar. Yüzyıllar boyu aynı yönetim altında yaşadığımız, dedelerimizin aynı cephelerde şehit oldukları, ortak manevi, kültürel değerlerimiz, akrabalık bağlarımız olan insanlar. Afrinli Kürt Süleyman’ın anlatmak istediği de oydu sanırım.
Suriyeliler, ülkemize sığınmak zorunda kalanların sonuncusu. Tarih boyunca değişik nedenlerle kendi ülkelerini terk etmek zorunda kalan çeşitli millet ve dinden yüz binlerce insan Osmanlı İmparatorluğu’na, daha sonra da Türkiye Cumhuriyeti’ne sığındılar. İnsanlarımız, kendilerine güvenen, binlerce çaresiz insanı ırk, dil, din farkı gözetmeksizin bağrına bastı. Hayatları tehlikeye giren, şiddet, baskı ve eziyete maruz kalan tehdit edilen, aşağılanan bu insanlara, insanlarımız kucak açtılar. Tereddüt göstermediler, ayrımcı olmadılar. Evlerini, ekmeklerini zor durumdaki bu insanlarla cömertçe paylaştılar.
Macarlar, Polonyalılar, Museviler, Almanlar, Avusturyalılar, Fransızlar, İtalyanlar, Estonyalılar, İspanyollar, Ruslar, Arnavutlar, Kırım Tatarları, Çerkezler, Abhazalar, Romenler, Gürcüler, Azeriler, Hintliler, İranlılar, Suudi Arabistanlılar, Kazaklar, Afganlılar, Cezayirliler, Tunuslular, Moritanyalılar, Boşnaklar, Karadağlılar, Hristiyan Topluluklar, Sırplar, Yunanlılar, Romanlar, Sri Lanka’dan gelen Tamilli mülteciler, Irak'tan kaçan Kürtler, Ezidiler, Suriyeliler insanlarımıza güvenerek, tarih boyunca topraklarımıza sığındılar. Bizler bunun pek farkında değiliz.
Bu çerçevede 1933’ten sonra bine yakın Alman aydının (bilim adamı, hukukçu, yazar, mühendis v.b.) Türkiye’ye siyasi ilticada bulunmuştu. Bu değerli insanlar ülkemizde gördükleri yakın ilgiyi çeşitli vesilelerle dile getirmişlerdir. Prof. Dr.Schwartz bu konuda şunları yazmıştır: “Çoğunluğu kendilerini istemeyen Almanya’ dan , bir kısım İngiltere’den, ucuz ve kalabalık Paris pansiyonlarından geliyorlardı. Türkiye’de ise misafirperver bir milletin arasında, serbest, saygı duyulan ve her arzuları karşılanan göçmenler olarak yaşamaya başladılar”. Bu bilim adamlarından Prof. Gerhard Kessler ise , Türk halkına şükranlarını şöyle dile getirmiştir: “Asil ve şövalye ruhlu Türk Halkına tanıdığı bu imkandan dolayı devamlı minnettar kalacağım”
Suriyeli Kürt Süleyman'ın, Alman bilim adamlarının dile getirdiği şükran duyguları, pek farkında olmasak da, tarih boyunca ülkemize sığınanlarca da dile getirilmişti. Bu itibarla, zorda kalan insanların kurtuluşu insanlarımıza güvenerek topraklarımıza sığınmakta bulduklarını unutmayalım. Tarihimizde iftihar edelim ve bu özelliğimizi duyurmaya çalışalım. Türk hoşgörüsünün tanıtılmasına yardımcı olalım. Türklerin tarih boyunca çeşitli dil, din ve ırktan insanları nasıl bağrına bastığını ortaya koyalım…
Dip not; Büyükelçi Ender Arat'ın kitabı: "Türklere güvendiler - Tarih boyunca Türk topraklarına sığınanlar"
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Gürsel Demirok
TOPRAKLARIMIZA SIĞINANLAR
TOPRAKLARIMIZA SIĞINANLAR
Kemer sahilde çay bahçesinde geçenlerde çayımızı yudumlarken yan masadaki Suriyeli bir aile dikkatimi çekti. Ailecek gelmişler çaylarını yudumluyorlar, bir şeyler atıştırıyorlar. Aralarındaki sohbet koyu. Ne konuştuklarını anlamıyorum ama derin konuları konuştukları belli. Belki de geride bıraktıkları evlerini, dostlarını, işlerini güçlerini konuşuyorlar. " İstenmediğimiz bu yörelerden çekipülkemize mi, yurdumuza mı dönsek, yoksa , çocuklarımızın geleceği için bu güzel ülkede herşeye rağmen kalsak mı ?" diye tartışıyorlardı.
Onları izlerken yıllar önce İstanbul Ortaköy Cami yanında bir gençle yaptığım sohbet aklıma geldi. Kıyıdaki çay bahçelerinden birinde çayımızı yudumladıktan sonra boğazın, Ortaköy Camisinin vs. fotoğraflarını çekerken çay bahçesinde çalışanlardan bir genç yanıma yaklaşarak, “Bu muhteşem boğaz ve cami manzarası önünde sizin fotoğraflarınızı çekeyim.” Demişti. “Çek bakalım” demiştim. Çektikten sonra sohbete koyulduk. Türkçeyi aksanlı ama gayet güzel konuşuyordu. Güneş yanığı yüzü, gülen gözleri, sempatik bakışları vardı . “Nerelisin ?” diye sordum. “ Suriyeliyim. Afrin’den .Altı yıl oldu geleli.” Diye yanıt verdi ve sonra ben sordum o yanıtladı içtenlikle. Adı Süleyman’mış. Kürt’müş. Aile bireylerinin, akrabalarının kimi Halep, kimi Afrin, Kobani, kimi de Mardin gibi illerimizde yaşıyormuş. “Burası bizim artık. Burada oturacağız. Türkiye'ye teşekkür ediyoruz. Çok güzel bir yer. Türkiye oralara da yardım ediyor. Suriye’de savaş biterse belki dönebiliriz, ama gitmek istemeyiz. Bir sıkıntımız yok. Beraber yaşayıp gidiyoruz. Burada haddinden fazla Suriyeli var. Burada bize iş çok. Tabii bizim yüzümüzden Türk vatandaşlarından işsiz kalanlar oluyor…” Türklerin Suriyelilere karşı tutumunu sordum. “Türkler bizim kardeşimiz. Belki bizim iyiliğimiz için diyorlar. Siz gençsiniz, kadın değilsiniz, kız değilsiniz, elinize silah alın gidin ülkenizi kurtarın. Neden kaçıp buralara geldiniz, diyorlar. Onlara katılıyorum tabi onlar da haklı. Diyelim burada savaş olsa Türk Milleti kaçıp bir yere gitmez, ülkesi için savaşır. Osmanlılar zamanında bizim dedelerimiz de Türklerle beraber cephelerde, Çanakkale’de savaştılar..” Sohbeti cep telefonum ile videoya çektiğimi gören birkaç kişi de çevremize toplandığını görünce sordum. Hepsi Suriyeliymiş.. ..
Türkiye’ye sığınan ve sayıları giderek artan Suriyelilere ilişkin bugün de kamuoyunda farklı yorumlar, farklı değerlendirmeler var. Suriyelilere hoşgörü ile bakanlar da var, tepki gösterenler de, kaygılı olanlar . Tepkiler , kaygılar giderek artıyor. Konu siyasilerin gündeminde. Medyanın gündeminde. İktidar soruna çözüm arayışı içinde. Suriyelilerin, gönüllü, güvenli ve onurlu bir şekilde yurtlarına dönmelerini istiyor. Ülkelerinde hayatlarını huzur ve refah içinde ettirebilmeleri için uluslararası toplumun işbirliğinde bulunmasını arzuluyor. Öte yandan, Avrupa ülkeleri de tepkili kaygılı. Sığınmacıların Türkiye üzerinden Avrupa ülkelerine yayılmalarını istemiyorlar.
Suriye ne zaman, nasıl huzura, istikrara kavuşur meçhul. Bu amaca yönelik uluslararası girişimlerin nasıl sonuç vereceği meçhul. Türkiye - Suriye arasındaki ilişkilerin normalleşmesi çabaları nasıl sonuçlanır meçhul. Bu koşullarda içimizdeki Suriyelilerin ne kadarı ülkelerine geri döner, ne kadarı ülkemizde kalır o da meçhul. Ortaköy’de sohbet ettiğim Suriyeliler de, Kemer sahilinde çay bahçesinde gördüğüm Suriyeli aile de ülkemize sığınmak zorunda kalan bu talihsiz insanlardan sadece birkaçı. Yardım elini uzattığımız insanlar. Yüzyıllar boyu aynı yönetim altında yaşadığımız, dedelerimizin aynı cephelerde şehit oldukları, ortak manevi, kültürel değerlerimiz, akrabalık bağlarımız olan insanlar. Afrinli Kürt Süleyman’ın anlatmak istediği de oydu sanırım.
Suriyeliler, ülkemize sığınmak zorunda kalanların sonuncusu. Tarih boyunca değişik nedenlerle kendi ülkelerini terk etmek zorunda kalan çeşitli millet ve dinden yüz binlerce insan Osmanlı İmparatorluğu’na, daha sonra da Türkiye Cumhuriyeti’ne sığındılar. İnsanlarımız, kendilerine güvenen, binlerce çaresiz insanı ırk, dil, din farkı gözetmeksizin bağrına bastı. Hayatları tehlikeye giren, şiddet, baskı ve eziyete maruz kalan tehdit edilen, aşağılanan bu insanlara, insanlarımız kucak açtılar. Tereddüt göstermediler, ayrımcı olmadılar. Evlerini, ekmeklerini zor durumdaki bu insanlarla cömertçe paylaştılar.
Macarlar, Polonyalılar, Museviler, Almanlar, Avusturyalılar, Fransızlar, İtalyanlar, Estonyalılar, İspanyollar, Ruslar, Arnavutlar, Kırım Tatarları, Çerkezler, Abhazalar, Romenler, Gürcüler, Azeriler, Hintliler, İranlılar, Suudi Arabistanlılar, Kazaklar, Afganlılar, Cezayirliler, Tunuslular, Moritanyalılar, Boşnaklar, Karadağlılar, Hristiyan Topluluklar, Sırplar, Yunanlılar, Romanlar, Sri Lanka’dan gelen Tamilli mülteciler, Irak'tan kaçan Kürtler, Ezidiler, Suriyeliler insanlarımıza güvenerek, tarih boyunca topraklarımıza sığındılar. Bizler bunun pek farkında değiliz.
Bu çerçevede 1933’ten sonra bine yakın Alman aydının (bilim adamı, hukukçu, yazar, mühendis v.b.) Türkiye’ye siyasi ilticada bulunmuştu. Bu değerli insanlar ülkemizde gördükleri yakın ilgiyi çeşitli vesilelerle dile getirmişlerdir. Prof. Dr.Schwartz bu konuda şunları yazmıştır: “Çoğunluğu kendilerini istemeyen Almanya’ dan , bir kısım İngiltere’den, ucuz ve kalabalık Paris pansiyonlarından geliyorlardı. Türkiye’de ise misafirperver bir milletin arasında, serbest, saygı duyulan ve her arzuları karşılanan göçmenler olarak yaşamaya başladılar”. Bu bilim adamlarından Prof. Gerhard Kessler ise , Türk halkına şükranlarını şöyle dile getirmiştir: “Asil ve şövalye ruhlu Türk Halkına tanıdığı bu imkandan dolayı devamlı minnettar kalacağım”
Suriyeli Kürt Süleyman'ın, Alman bilim adamlarının dile getirdiği şükran duyguları, pek farkında olmasak da, tarih boyunca ülkemize sığınanlarca da dile getirilmişti. Bu itibarla, zorda kalan insanların kurtuluşu insanlarımıza güvenerek topraklarımıza sığınmakta bulduklarını unutmayalım. Tarihimizde iftihar edelim ve bu özelliğimizi duyurmaya çalışalım. Türk hoşgörüsünün tanıtılmasına yardımcı olalım. Türklerin tarih boyunca çeşitli dil, din ve ırktan insanları nasıl bağrına bastığını ortaya koyalım…
Dip not; Büyükelçi Ender Arat'ın kitabı: "Türklere güvendiler - Tarih boyunca Türk topraklarına sığınanlar"