31 Mart Yerel Seçimlerinde başarıyla çıkan CHP'li belediyeler ile DEM Partili belediyeler iktidarın baskısı altında . İktidar, "kayyum atama" mekanizmasını kullanarak ve diğer denetim yolları ile belediyelere gözdağı vermeye, itibarsızlaştırmaya, sindirmeye çalışıyor. Bu uygulamalara karşı duyulan tepkiler ise giderek artıyor. Muhalefet çok tepkili. İktidarın demokrasiyle, milli irade ile bağdaşmayan politikalarına sert eleştiriler yönetiliyor.
Muhalefetin yanı sıra başka çevrelerden de tepkiler geliyor. Halk tepkili. "Milletin oyu ile seçilen kişiler nasıl bu şekilde görevlerinden alınır?" diye sorguluyorlar. Avrupa Birliği tepkili. AKP'nin eski ağır topları tepkili.Pek çok AKP'linin aklı karışık. İzlenen politikayı onaylamakta sıkıntı yaşıyorlar.
Avrupa Birliği Komisyonu'nun kısa bir süre önce yayınladığı Türkiye Raporu'nda (2024) çeşitli hususlar meyanında şu görüşlere de yer verildi;
"- Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, parlamentonun yasama ve denetleme fonksiyonlarını zayıflatıyor. Denge ve denetleme unsurları bulunmuyor.
-Kamu yönetimi oldukça siyasallaştı. Hükümetin yerel yönetimler üzerindeki baskısı, yerel demokrasileri zayıflatmaya devam etti.
..."
Türkiye'nin Batı’da algılanışı böyle. AKP'nin i ilk yıllarında partiyi iktidara taşıyanlar da yaşananları kabul edemiyorlar. AKP’li kıdemli siyasilerden tepkiler geliyor. AKP’nin kurucularından ve TBMM başkanlarından Bülent Arınç, geçenlerde gündemdeki konulara ilişkin T24’e önemli açıklamalarda bulundu. Bu çerçevede, İstanbul Esentepe Belediye Başkanı Ahmet Özer’in PKK üyeliği suçlamasıyla tutuklanmasına değinerek, bu tür tutuklamaların çözüm sürecini ve Kürt hareketini zorladığını ifade etti. Arınç, sürecin hukuki boyutta ilerlemesinin daha doğu olacağına işaretle, “Deliller toplandıktan sonra gerekirse görevden alma yapılabilir ama tutuklama son çare olmalıdır” dedi. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yargı sürecine de değinen Arınç, “Kıyamet kopmadıkça sırf ‘ahmak’ kelimesinden kimseye ceza da yasak da gelmez” diye konuştu..
AKP'nin kurucularından eski Bakan Hüseyin Çelik de kayyum uygulamasını eleştirenlerden. Halktv'ye konuşan Çelik " Mardin Büyükşehir Belediyesi'ne de Esenyurt Belediyesine de kayyum atanmasını doğru bulmuyorum. Bu AK Parti'ye kazandırmaz" diyor. Çelik, şöyle devam ediyor: "Mardin'de Ahmet Türk yerine Mehmet Türk'ü aday göstersin yine DEM Parti kazanacak. Bu tavırlar ters teper. Askeri darbe dönemlerine bakalım. Vatandaş hep güç sahiplerinin tamamen karşısına oy vermişlerdir. Bu insanların seçilme ehliyeti yoksa neden izin verdiniz? Ancak istemediğiniz insanlar, tasvip etmediğiniz partiler kazandı diye onların görevden alınması ve kayyım atanması seçmen iradesine saygısızlıktır."
İktidar bu eleştirileri dikkate alır da tutumunu değiştirir mi ? Sanmıyorum. Erdoğan'ın 2028'de sona erecek Cumhurbaşkanlığı görevini uzatmak arzusunda olduğu görülüyor..Erdoğan'a bu yolu açmak için muhalif belediyeler üzerinden CHP’yi baskı altına almak istediği görülmekte. Yerel yönetimlerde başarısız olan CHP nin ülkeyi de yönetemeyeceği görüşünü ortaya atması bekleniyor. İktidarını sürdürmek için her yolun deneneceği anlaşılıyor. Bu çerçevede,
- Bu hedefi sağlamaya yönelik anayasada gerekli değişikler yapılması hususunda daha ısrarcı bir politika izlenmesi,
-TBMM'deki milliyetçi/muhafazakar kanadı bu konuda iknaya yönelik girişimlerin yoğunlaşması,
-CHP- DEM Parti yakınlaşmasının istismar edilmesi,
-DEM Partiye anayasada yapılacak değişiklikler konusunda vaatlerde bulunarak, AKP'nin arzuladığı değişiklikler üzerinde DEM Partinin desteğinin sağlanmaya çalışılması, desteğin sağlanamama ihtimaline karşı da "masa altından sopa gösterilmesi",
- Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalefetin olası adaylarına (özellikle Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş) yönelik yıpratma, baskı altında tutma, itibarsızlaştırma politikasının sürdürülmesi, yargının bu amaçla kullanılmaya çalışılması,
beklenmeli.
Son dönemde başta Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyeleri, muhalif yerel yönetimler üzerinde sürdürülen baskıları, sindirme, itibarsızlaştırma politikalarını bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Önümüzdeki süreçte muhalif belediyelere yönelik bu baskı politikalarının daha da yoğunlaşması beklenmeli.
Bu koşullarda muhalif belediyelerin eylem ve söylemlerinde daha dikkatli, daha özenli olmaları gerekiyor. İktidarın istismar edebileceği, aleyhlerine kullanabileceği harcamakara kalkışmamaları, tasarruf önlemlerine azami dikkat göstermeleri gerekiyor. Hesap vermekten kaçınmayan saydam politikalarını sürdürmeleri gerekiyor..Bunların sağlanabilmesi halinde AKP'nin uygulamaya koyduğu ve bundan sonra uygulayacağı sindirme, baskı altında tutma, itibarsızlaştırma politikalarının ters tepmesi büyük olasılıktır.
Bakarsın iktidarın bugün yaptığı hesaplar, seçim günü geldiğinde sandıkta tutmaz ve Anadolu seçmeni "yetti gayri, yıllardır taşıdığın bayrağı bir başkasına devret. Kalan ömrünü ailene, torunlarına hasret" der. Bakarsın Kürt kökenli seçmen de bu koroya katılır.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Gürsel Demirok
NEDEN MUHALİF BELEDİYELER BASKI ALTINDA
Muhalif Belediyeler Baskı Altında.
31 Mart Yerel Seçimlerinde başarıyla çıkan CHP'li belediyeler ile DEM Partili belediyeler iktidarın baskısı altında . İktidar, "kayyum atama" mekanizmasını kullanarak ve diğer denetim yolları ile belediyelere gözdağı vermeye, itibarsızlaştırmaya, sindirmeye çalışıyor. Bu uygulamalara karşı duyulan tepkiler ise giderek artıyor. Muhalefet çok tepkili. İktidarın demokrasiyle, milli irade ile bağdaşmayan politikalarına sert eleştiriler yönetiliyor.
Muhalefetin yanı sıra başka çevrelerden de tepkiler geliyor. Halk tepkili. "Milletin oyu ile seçilen kişiler nasıl bu şekilde görevlerinden alınır?" diye sorguluyorlar. Avrupa Birliği tepkili. AKP'nin eski ağır topları tepkili.Pek çok AKP'linin aklı karışık. İzlenen politikayı onaylamakta sıkıntı yaşıyorlar.
Avrupa Birliği Komisyonu'nun kısa bir süre önce yayınladığı Türkiye Raporu'nda (2024) çeşitli hususlar meyanında şu görüşlere de yer verildi;
"- Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, parlamentonun yasama ve denetleme fonksiyonlarını zayıflatıyor. Denge ve denetleme unsurları bulunmuyor.
-Kamu yönetimi oldukça siyasallaştı. Hükümetin yerel yönetimler üzerindeki baskısı, yerel demokrasileri zayıflatmaya devam etti.
..."
Türkiye'nin Batı’da algılanışı böyle. AKP'nin i ilk yıllarında partiyi iktidara taşıyanlar da yaşananları kabul edemiyorlar. AKP’li kıdemli siyasilerden tepkiler geliyor. AKP’nin kurucularından ve TBMM başkanlarından Bülent Arınç, geçenlerde gündemdeki konulara ilişkin T24’e önemli açıklamalarda bulundu. Bu çerçevede, İstanbul Esentepe Belediye Başkanı Ahmet Özer’in PKK üyeliği suçlamasıyla tutuklanmasına değinerek, bu tür tutuklamaların çözüm sürecini ve Kürt hareketini zorladığını ifade etti. Arınç, sürecin hukuki boyutta ilerlemesinin daha doğu olacağına işaretle, “Deliller toplandıktan sonra gerekirse görevden alma yapılabilir ama tutuklama son çare olmalıdır” dedi. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yargı sürecine de değinen Arınç, “Kıyamet kopmadıkça sırf ‘ahmak’ kelimesinden kimseye ceza da yasak da gelmez” diye konuştu..
AKP'nin kurucularından eski Bakan Hüseyin Çelik de kayyum uygulamasını eleştirenlerden. Halktv'ye konuşan Çelik " Mardin Büyükşehir Belediyesi'ne de Esenyurt Belediyesine de kayyum atanmasını doğru bulmuyorum. Bu AK Parti'ye kazandırmaz" diyor. Çelik, şöyle devam ediyor: "Mardin'de Ahmet Türk yerine Mehmet Türk'ü aday göstersin yine DEM Parti kazanacak. Bu tavırlar ters teper. Askeri darbe dönemlerine bakalım. Vatandaş hep güç sahiplerinin tamamen karşısına oy vermişlerdir. Bu insanların seçilme ehliyeti yoksa neden izin verdiniz? Ancak istemediğiniz insanlar, tasvip etmediğiniz partiler kazandı diye onların görevden alınması ve kayyım atanması seçmen iradesine saygısızlıktır."
İktidar bu eleştirileri dikkate alır da tutumunu değiştirir mi ? Sanmıyorum. Erdoğan'ın 2028'de sona erecek Cumhurbaşkanlığı görevini uzatmak arzusunda olduğu görülüyor..Erdoğan'a bu yolu açmak için muhalif belediyeler üzerinden CHP’yi baskı altına almak istediği görülmekte. Yerel yönetimlerde başarısız olan CHP nin ülkeyi de yönetemeyeceği görüşünü ortaya atması bekleniyor. İktidarını sürdürmek için her yolun deneneceği anlaşılıyor. Bu çerçevede,
- Bu hedefi sağlamaya yönelik anayasada gerekli değişikler yapılması hususunda daha ısrarcı bir politika izlenmesi,
-TBMM'deki milliyetçi/muhafazakar kanadı bu konuda iknaya yönelik girişimlerin yoğunlaşması,
-CHP- DEM Parti yakınlaşmasının istismar edilmesi,
-DEM Partiye anayasada yapılacak değişiklikler konusunda vaatlerde bulunarak, AKP'nin arzuladığı değişiklikler üzerinde DEM Partinin desteğinin sağlanmaya çalışılması, desteğin sağlanamama ihtimaline karşı da "masa altından sopa gösterilmesi",
- Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalefetin olası adaylarına (özellikle Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş) yönelik yıpratma, baskı altında tutma, itibarsızlaştırma politikasının sürdürülmesi, yargının bu amaçla kullanılmaya çalışılması,
beklenmeli.
Son dönemde başta Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyeleri, muhalif yerel yönetimler üzerinde sürdürülen baskıları, sindirme, itibarsızlaştırma politikalarını bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Önümüzdeki süreçte muhalif belediyelere yönelik bu baskı politikalarının daha da yoğunlaşması beklenmeli.
Bu koşullarda muhalif belediyelerin eylem ve söylemlerinde daha dikkatli, daha özenli olmaları gerekiyor. İktidarın istismar edebileceği, aleyhlerine kullanabileceği harcamakara kalkışmamaları, tasarruf önlemlerine azami dikkat göstermeleri gerekiyor. Hesap vermekten kaçınmayan saydam politikalarını sürdürmeleri gerekiyor..Bunların sağlanabilmesi halinde AKP'nin uygulamaya koyduğu ve bundan sonra uygulayacağı sindirme, baskı altında tutma, itibarsızlaştırma politikalarının ters tepmesi büyük olasılıktır.
Bakarsın iktidarın bugün yaptığı hesaplar, seçim günü geldiğinde sandıkta tutmaz ve Anadolu seçmeni "yetti gayri, yıllardır taşıdığın bayrağı bir başkasına devret. Kalan ömrünü ailene, torunlarına hasret" der. Bakarsın Kürt kökenli seçmen de bu koroya katılır.