KEMER DALIŞ TURİZMİNDE DE FARK YARATIYOR

Kemer, dalış turizminde fark yaratıyor. Kemer sularında zengin Akdeniz canlıları ve farklı dalış noktaları bulunuyor. Üç Adalar, Kiriş Mağara Koyu, Akvaryum Koyu gibi rotalar dalgıçları cezbediyor. Paris II ve Pati Batığı da dalgıçların ilgisini çekiyor. Üç Adalar'daki dalış noktaları da keşfedilmeye değer.

Haber Giriş Tarihi: 07.08.2024 01:15
Haber Güncellenme Tarihi: 07.08.2024 01:15
yenikemer.com

Türk turizminin en önemli tatil bölgelerinden Kemer son yıllarda dalış turizminde de fark yaratıyor. Turist ve dalış kulüplerinin son yıllarda gözdesi olan Kemer çok farklı dalış noktalarıyla sadece Türkiye'de değil dünyada'da önemli bir noktaya geldi.

İşte Kemer'in harika dalış rotaları.

Kemer'de Dalış Noktaları

Ülkemizde dalış okullarının en çok bulunduğu ve mavi bayraklarıyla dünyaca ünlü bu turistik belde, bünyesinde çok çeşitli dalış alternatiflerine sahiptir. Zengin bir Akdeniz canlı topluluğu olan Kemer sularında, Kızıldeniz’e ait balık türlerine de rastlanmaktadır. Bölgenin zengin bir dalış noktası olan Üç Adalar’da iri vatozlara, müren balıklarına, karavidelere, yılın belirli zamanlarında orkinos ve barakuda sürülerine rastlanmaktadır. Eğer şanslı gününüzde iseniz,  Akdeniz fokları ile de karşılaşabilirsiniz. Kiriş Mağara Koyu

Kemer Yat Limanı’ndan dalış teknesiyle 15 dakika mesafededir. Rüzgâr ve dalgaya karşı korunaklı bir koydur. Bu koyun sığ başlaması ve uzantısının 18 metreye varan bir derinliğe sahip olması hem yeni başlayan hem de sertifikalı dalgıçlar için çok uygun bir dalış noktasıdır. Sarp kayalarla çevrili bu koy; adını bölgede bulunan iki küçük mağaradan alır. Aynı zamanda su altında da görülmeye değer küçük mağaraların ve tünellerin oluşu ve en önemlisi bu koydan Kabarcık Mağarası’na su altından rahatlıkla ulaşılabilmesi, bu dalış noktasını öne çıkartarak son derece ilginç kılmaktadır. Su altının kaya, taş, çakıl ve kumdan oluştuğu bu koy, sargoz, karagöz, papaz, kefal, günbalığı, sokar, kayabalığı, kertenkele balığı, müren, orfoz, kupes, barbun, tekir, yengeç, denizyıldızı, denizkestanesi, karides, mürekkepbalığı, ahtapot gibi çok çeşitli canlı türlerini barındırmaktadır. Balıkların, iştahla dalgıçlar tarafından sunulan ekmek parçalarını yemeleri ve dalgıçların etrafına doluşmaları çok hoş görüntüler vermektedir.  

Akvaryum Koyu

Kemer’in en beğenilen dalış noktalarından biri olan bu koy, dalışa yeni başlayanlar için idealdir. Akvaryum Koyu, Kemer Yat Limanı’na 18 dakika mesafededir. Ulaşım sadece denizden sağlanmaktadır. Sarp kayalar ve çam ağaçlarıyla çevrili olan koyda, bir de güzel bir çakıl plaj bulunmaktadır. Rüzgâr ve dalgaya karşı korunaklı plajından dolayı istenen her türlü sığlıkta dalışa başlamaya elverişlidir. Bu güzel koyda tekir, kupes, karagöz, kefal, papaz, sarpa, günbalığı, orfoz, ahtapot, denizkestanesi, denizyıldızı, bazen barakuda, kalamar ve vatoza rastlamak mümkündür. Koyun en derin yeri 12 metredir. Deniz tabanı yer yer çakıl ve kum olarak çeşitlilik göstermektedir. Ayrıca üzerleri renkli sünger ve mercanlarla kaplı büyük kayalar arasında gezinmek ve hatta balıkları elden beslemek olasıdır. Adından da belli olduğu gibi koy, yüzmek için enfes hazlar sunmaktadır.

Fener-Tünel

Her seviyeden dalgıçlara hitap eden Fener dalış noktası, Kemer Yat Limanı’na 7 dakika mesafededir. Kayalıklarla kaplı olan bölgede birçok irili ufaklı tünel ve kaya oluşumlarına rastlanmaktadır. Bu dalış noktasına adını veren, resifi ve tüneldir. Resif su yüzeyinin 3 metre altından başlar 18 metreye kadar devam eder. Resifin başladığı yerde su derinliği 9 metre ve uzunluğu 5 metre olan geniş bir tünel vardır. Üzerinde barındırdığı onlarca deniz canlısından dolayı, keyifli bir seyir sunmaktadır. Mercanlar, denizlaleleri, renkli süngerler ve istiridyelerle kaplı olan tünelde; ayrıca müren, ahtapot, karavide, deniz akrebi, yengeç, denizhıyarı, deniztavşanı, orfoz, papazbalığı gibi birçok balık türüne rastlanmaktadır. Paris II Batığı

Kemer Yat Limanı’ndan 7 dakika gibi kısa sürede ulaşılabilen Paris II, bölgenin dünyada en çok tanınan dalış noktasıdır. Batık, 21-31 metre derinlikte, tamamen kumdan oluşan bir zemin üzerinde yatmaktadır. Deniz tabanında adeta yüzer gibi bir görüntü sergilediği söylenen Fransız Batığı Paris II, 1917 yılının Eylül ayında, Topçu Teğmen Mustafa Ertuğrul Aker komutasındaki küçük bir Türk taburunun, Koca Burun Tepe’sinden 7.7’lik çapta açtığı top ateşi sonucunda batmıştır.

Savaş öncesi balıkçı teknesi olarak inşa edilen gemi, sonradan savaş gemisine dönüştürülmüştür. Teknenin uzunluğu 65, genişliği ise 14 metredir. Rasgele çok hoş bir ışığı yakalamış olan batığın üzeri, geçen süre içerisinde, rengârenk mercan ve süngerlerle kaplanmıştır. Aldığı ve saçtığı şık ışık ile muhteşem güzellikte bir görselliğe dönüşmüştür. Bu durum dalgıçlar için hiç kuşku yok ki tahrik edici bir çağrıdır.

Dünyanın en iyi 50 dalma noktasından birisi olarak kabul gören Paris II batığının ayrıca çok da ilginç bir öyküsü vardır: Genç bir teğmen yönetimindeki 25 kadar Türk askeri, geminin batmasıyla birlikte boğulma tehlikesi geçiren Fransız bahriyelerinin yardımına canla başla koşarak karaya çıkmalarını sağlar ve hayatlarını kurtarır. Kuru giyeceklerini, gerçekte dönemin ağır şartları nedeniyle çok az olan yemeklerini, “onlar bizim misafirimiz dedikleri” batan geminin askerleri ile paylaşırlar. Evlerinden uzak ve yaşamlarındaki en zor anı yaşayan Fransız denizcileri, gördükleri ilgi karşısında etkilenir. Komutasının prensibini, evrensel sevgi üzerine kurgulamış olan bu genç Teğmen Mustafa Ertuğrul, Fransız geminin kaptanı Ronnin ile çok iyi dost olur. Fransız kaptan yüzbaşı Ronnin, sahip olduğu köpeğini dostluklarının anısı olarak, Türk teğmene hediye eder ve kısa süre sonra ülkesine döner. Sonradan yaşadıklarını eksiksiz olarak rapor ederek Türk teğmenden övgüler ile söz eder. Çok yakın bir tarih olması sebebiyle, belgeler ile doğrulanmış olan Paris II’nin dostluk öyküsü, romanlara konu olacak bir zenginliği günümüze taşımaktadır.

Bu öykünün büyülü ışığına dalanları; müren, iskorpit, karavide ve orfoz gibi pek çok canlı ve görsel zenginlik beklemektedir. Ayrıca, enkazın tam ortasında heybeti ile duran büyük buhar kazanını ve etrafa saçılmış çok miktardaki briket ile kömürü; kıç kısmında, çok miktarda top mermisini görmek de olasıdır. Yakın bir tarihte keşfedilerek hayata kazandırılan bu dalış noktası, sertifikalı ve deneyimli dalgıçlar için uygundur.  

Pati Batığı

2001 yılının fırtınalı 1 Ocak gecesinde, Kemer’e bağlı Kiriş yöresi Akvaryum Koyu’nun açığındaki kayalara sürüklenerek batan Gürcistan bandıralı Pati ismindeki gemi, ortasından ikiye ayrılmış ve kıç tarafı kayaya oturmuştur. Pakistan ve Sri Lankalı kaçak mültecilerin de içinde bulunduğu Pati’nin baş tarafı hemen sulara gömülmüş, kıç tarafı ise kıyıda kayalara oturarak kalmış ve kaldığı kesişme noktasında, 2004 yılına kadar herkesçe görülebilecek şekilde direnmiştir. Aynı yılın kışında da tamamen batmıştır. 15 metre uzunluğundaki demir gemi enkazı, 5-12 metre derinlikte ve kum zemin üzerindedir. Ani derinleşen bir konumda olması sebebiyle tecrübeli dalgıçlar için uygun bir dalış noktasıdır. Ancak yeni başlamış olan tutkunlar için de rehberlerin hizmet vermekte olduğunu hemen anımsatalım.

Direkler, zincirler ve çapa gibi gemi parçalarının etrafa saçıldığı enkazda orfoz, müren, vatoz, çok sayıda denizyıldızı ve mevsimine göre ton balığı görmek olasıdır.  

Üç Adalar

Kemer’e bağlı Tekirova açıklarında bulunan Üç Adalar, standart üstü, nadir bulunan dalış merkezlerinden birisidir. Su altı zenginliklerini keşfetmek isteyen dalıcılar için bölge, sunduklarıyla hayranlık uyandıran bir cazibeye sahiptir. Üç Adalar çeşitli dalış türlerinin gerçekleştirilebildiği zengin bir bölgedir. Doğallığı ile göz kamaştıran bölgede Martı, Mağara, Piknik ve Küçük Ada olarak anılan dört ada bulunmaktadır. Bu adaları nadir kılan, sunduğu doğal güzelliği ve dünya kriterlerine uygunluğu ile eşine çok az rastlanabilir olmalarıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri’nden emekliye ayrılan Münfesih SG 120 gemisi, kısa bir süre önce bu mevkide batırılmıştır.

Kanyonda iri vatozlar ve her çeşit balık görülebilir. Üç Adalar, ayrıca mağara dalış meraklıları için de idealdir. Ağustos ve eylül aylarında, orkinos sürüleriyle karşılaşıldığı gibi sayıları iyice azalmış, koruma altında olan Akdeniz fokları ile burun buruna gelmek de mümkündür. Bu bölge, gece fotoğrafçılığı ve makro çekimler için sürprizlerle doludur. 30 dakikalık bir tekne yolculuğu sonunda ulaşılan bölge, her an karşınıza çıkarak sizleri selamlamaya hazır yunuslarla doludur.  

Üç adalar: X resif

Burası üç adalardaki dalış noktaları arasında en bereketli yerlerin başında gelir.  Kıyıdan devam eden kayalıklardan ayrı olarak suyun altında başka bir resif başlar 15 mt başlayan bu resif 55 metrelere kadar iner.  Fakat derine inmeye gerek yok çünkü resifin kuzey batısında 30 metreye kadar devam eden bir duvar da vardır.  Bazı uç noktalarda beklendiğinde lahoz ve orfozlar derinden sürüler halinde yukarıya kadar süzülürler.  Mevsimine göre akya tombik ve sinarit sürüleri görülebilir.  

Üç adalar: Piramit taşlar

Genelde kıyısı ilk başlayanlar ve deneme dalışı yapanlar için idealdir.  Fakat iyi bir rehber eşliğinde bulunabilecek, kumların ortasında üç tane büyük boyutlarda kaya parçaları vardır.  Üst kısımları 10 mt altı 30 mt yi bulur. Bunların etrafında her türlü balığı, dikkatle bakıldığında üst taraflarda minik deniz tavşanı çeşitlerini bulabilirsiniz.  

Üç adalar:  Adventure resif

Üç adalaradan yaklışık 400 mt açıkta bulunan bu resif de genelde akıntı mevcuttur.  Usta seviyesindeki dalgıçların dalması tavsiye edilir.  Üst taraf 5 metre kadar sığdır ama derinlik 60-70 leri bulur.  Sığlığın ortası plato gibi bir şekil oluşturur.  Bunun üstünde ufak balıklar göç ederken göz gözü görmez avcı balıkların saldırılarını rahatlıkla görebilirsiniz.  Tavşanın da bazı çeşitlerini sadece bu resifde görebilirsiniz.  Burada görebileceğiniz balıklar barakuda, akya, orfoz, caretta, lahoz, vatoz, mercan, sinarit, eagleray, müren, lipsoz ve derinlerde berber balıklarıdır.  

Gelidonya Antik Batığı: 3200 yıllık gizem!

Antalya Körfezi’nin en batısında bulunan Gelidonya, bugünkü adıyla Taşlık Burnu’nun güneyine doğru sıralanmış beş adalardan en büyüğünün güney doğusunda yer almaktadır. Adrasan ve Kumluca ilçesi arasında bulunan bölge, ilk olarak 1954 yılında Bodrumlu bir süngerci tarafından keşfedilmiştir. Bir burun oluşturan bölgede aynı zamanda bir de aynı adla anılan fener bulunmaktadır.

28 metre derinlikte bulunan batığa 1960 yılında, dalgıç arkeologlar yönetiminde yapılan araştırma dalışlarında, geminin Erken Tunç devrine ait olduğu saptanmıştır. Yapılan bu dalışların bir diğer özelliği de ülkemizin ilk akademik su altı çalışması olmasıdır. Bu araştırmalar sonucunda geminin M.Ö. 13. yüzyılda battığı saptanır. Gelidonya batığını asıl önemli kılan, kazıdan elde edilen tarihi bilgilerin günümüze ışık tutmasından kaynaklanmaktadır. Batıktan çıkarılan parçalar, bugün Bodrum Su Altı Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir. Batığın taşınması ile birlikte bu dalış noktasında görülebilir bir şey kalmamıştır. Ancak 3200 yıllık tarihe dalmak isteyen serbest dalış tutkunlarını da tutmayalım. Ayrıca, etrafa dağılmış çeşitli parçalar, çapa ve geçmişin izlerini görmek hâlâ mümkündür.

Feneri ile ayrı bir güzelliğe bürünmüş olan Gelidonya ve çevresi, doğaseverler için çok ziyaret edilen bir yürüyüş noktasının parkurunu da oluşturmaktadır.